Diane Poole Heller, Bağ kurmanın gücü çok güzel bir kitap. O kitapta güvenli, çekinceli (kaçıngan), ikircikli (kaygılı) ve dağınık (disorganize) olarak bahsediyor. Diane Poole Heller’ın kendisi dağınık bağlanma tipi yüksek bir insan. Ben de dağınık bağlanma tipi bir insanım. Fakat şöyle de bir gerçek var ki hepimiz güvenli bağlanmayı da bilen varlıklarız. Yoksa hayatta kalamazdık. Hepsi hepimizde var sadece yüzdeleri farklı.
Dağınık bağlanma; hem kaygılı hem kaçıngan olmak demek, en basit anlatımıyla. Bu kişiler için sevgi kaynağı olan ebeveyn aynı zamanda da korku kaynağı da olabiliyor. Çocuk için sevgi kaynağı aynı zamanda korktuğu bir kişi olduğunda dağınık bağlanma geliştirebiliyoruz. Ya şiddet gören ya da ebeveyni hasta çocuklarda gözlemlenebiliyor. Hepimiz çok eşsiz varlıklarız. Ve durumlara karşı geliştirdiğimiz inançlar ve davranışlar, verdiğimiz tepkiler, cevaplar farklı. Kendi hikayemde çocuk Burcu’nun algısıyla baktığımda annem epilepsi hastası tahmin edilemez bir kadındı. Bir gün sıcak, dinleyen, kucaklayan biri iken ertesi gün otoriter, tehditkar, aşağılayıcı şekilde konuşan biri olabiliyor, bir diğer gün ergen, neşeli biri iken, başka bir gün yataktan çıkmayan depresif olabiliyordu. Zamanla fark ettim ki benim hayatta kalmak için hem kaygılı, hem kaçıngan hem de güvenlinin tüm özelliklerini geliştirip duruma göre kullanmam ve bunu hissedebilecek algıya, farkındalığa ve gözlem yeteneğine sahip olmam gerekiyordu. Birine yaklaştığımda bu kişi bana tehdit mi? Beni gerçekten sevdiği için mi iyi, sıcak ve samimi yoksa bir şey mi istiyor? yoksa sadece seviyor mu? Bana varlığıma ne kadar saygılı? Benim duygularımı görüp duyup hissedebiliyor mu? Söylediğini benim iyiliğim için gerçekten beni görüp duyup hissettiği bir yerden mi söylüyor? Kendi egosunu mu tatmin ediyor? Şüphe, güvensizlik ve özgüvensizlik hakimdi.
Şu anda 20 yıldır bu işlerin içinde, kendiyle çalışan, seanslar, eğitimler veren bir insanım. Hala tüm anlattığım yerlere düşüyor muyum? Evet. Fakat güvenli bağlanma tarafında daha fazla kalabiliyorum. Diğer dinamiklere düştüğümde daha hızlı güvenli tarafa geçebiliyorum ve hala da kendimle çalışmaya, destek almaya devam ediyorum.
İlk terapiye gittiğimde ve eğitimler almaya başladığımda sihirli bir değnek gelecek ve beni kurtaracak diye bir hissim vardı. Kurban, kurtarıcı ve zorba dinamiği içinde yıllarım geçti. Şimdilerde biliyorum ki bir kurtarıcı, bir kurban ve zorba yok. Seçimler var, savunma mekanizmaları var. Sorumluluklarım var. Yaşam böyle bir yer. İnişleri var, çıkışları var. Neşe var, hüzün var. Hepsi var. Kalbimde her ne oluyorsa daha da birlemek, elimden geleni yapmak, gelmeyen için kabulde olmak tüm duam.
Sık sık kendime soruyorum yetişkin bu durumda nasıl davranır, nasıl cevap verir? Zaman zaman çocuğa düştüğüm de oluyor. Niyetim yetişkinden davranmak...
Ben bu yaşama zeytin ağacı olarak geldiysem bu benim kaderim, nasıl bir zeytin ağacı olacağımı seçmek, en iyisi olmak için elimden geleni yapmak ve incir ağacı, armut ağacı, vb olmaya çalışmamak ise benim özgür iradem.
Atalarımdan gelen, kendi çocukluğumdan gelen tüm yaşanmışlıkların, koşullandırmaların ötesinde ben kimim? Çok küçük yaşımdan itibaren bu soru benim ışığım oldu…
Öz arayanın, kabuktan yüz usanmışlığı vardır der Mevlana.
Usandıklarınız ışığınız olsun, size özünüzü, ışığınızı gösteren…
Tüm kalbimle,
Burcu